Zaman zaman korkma ihtiyacı duyarım. Kanal kanal dolaşıp, korku filmi
ararım. Elbette bol kanlı, vurdulu-kırdılı gerilim filmlerini bu kategoride
saymıyorum. Daha çok bilinmezlik ve gizem dolu olayların işlendiği film türlerinden
gideriyorum adrenalin ihtiyacımı. İşte bu nedenle, hafta sonu çok reklamı
yapılan, Şeytan Çarpması adlı filme gittim.
Şeytan Çarpması, Katolik Kilisesi’nden Rahip Moore’un, ihtimaller
üzerine kurulu bir hukuk davasını anlatıyor. Tabi bu arada onun avukatlığını
yapan, agnostik*
bir avukatın hem kendisiyle hem de davayla ilgili mücadelesini beyaz perdeye
taşıyor. Filmin iki iletisi var seyirciye: Rahip Moore Emily’nin hikayesi ile
Katolik Kilisesi’ne ilgiyi arttırmak istiyor, avukat ise; Moore’un inançlarını
kabul etmeyebilirsiniz ama işini iyi yaptığını kabul etmelisiniz diyor. Bir de
Emily’nin ellerinde oluşan stigmata*...
Bu da izler kitleyi mucizelere inanmaya çağırıyor... Filmin geri kalan
bölümü ise gerçekten insanı korkutuyor.
Aslında derdim bir film eleştirisi yazmak değil...
Konum, bir cemaatin, Katolik Kilisesi cemaatinin, son dönemlerde
Amerika’daki faaliyetlerinin hangi noktalara ulaştığı ve bizim ülkemizde de bu
rüzgârın nasıl estiği ile ilgili.
CNBC-E televizyon kanalını izliyor musunuz bilmiyorum ama ben bu
kanalı sıkça izliyorum. Dizilerinde işlenen konular, insana özgü duyguların
yapmacıksız, yalın bir anlatımı... Sorgulanan yaşamlar, kafa karıştıran iç
yolculuklar... Kısaca insana dair her şeyi bulabilirsiniz bu dizilerde. Hele de
NİP/TUCK...
Geçenlerde, bu dizide, ellerinde oluşan stigmatadan kurtulmak
istediğini, bunun için estetik olmak için doktora geldiğini söyleyen bir genç
kızın konu edildiği bir bölüm vardı... Bu kız basit bir fahişe olduğunu ancak
sığınacak bir yeri olmadığı için kilisede kaldığını ve bu yaraların rahibe
tarafından kutsal bir işaret olarak tanıtıldığını, kendisinin azize gibi
gösterilerek kursun devamının sağlandığını söylüyordu. Yalancılığı onu rahatsız
ediyordu. Ama bir kez azize ilan edilmişti ve tüm hastalar, ondan şifa
bekliyordu. Rahibe bu durumdan memnundu. Çünkü kiliseye olan ilgi artmıştı ve
bunun sürmesi gerekiyordu...
Dizinin tamamını anlatmak niyetinde değilim... Ama kızın yalancı
olduğu, yaraların ise rahibe tarafından kutsal kitaba uygun olarak yapıldığı
ortaya çıktı.
Sonuçta herkesin aklı karıştı, hiç kimse neye inanacağını, neyin doğru
olduğunu irdelemeye başladı.
Bundan sonra Amerika’da, başını Katolik Kilisesi’nin çektiği ve tüm
muhafazakarları etrafında toplayan bir hareket başladı. Ve CNBC-E televizyonu
nation blinding company (ulusu körleştiren şirket) olarak topa tutuldu.
Elbette bunu yapanın da Yahudiler olduğunda karar kılındı. Ve yine
yeniden bir Yahudi düşmanlığı körüklenmeye başlandı.
Bakınız ülkeler arasındaki dengelere... Bizim ülkemizin bazı aydın
geçinenleri de Amerika’nın Katolik Kilisesi gibi bir Yahudi düşmanlığını nasıl
hayata geçirmekteler.
Adı şöyle olanlar Sebataycı, soyadı böyle olanlar Yahudi dönmesi...
Ve yine onların ifadesine göre Türkiye’de 2,5 milyon
Yahudi dönmesi var ve ülkemizi satmaya çalışıyorlar... Ülke elden gidiyor...
Böylece, iddia edilen sayıdaki kişi hedef tahtası durumuna getirilmiş
oluyor.
Şimdi söyler misiniz hangisi doğru?
Rahip Moore mu, Agnostik avukat mı, Katolik Kilisesi’nin nation
blinding company tanımı mı, yoksa bizim bazı aydınların 2.5 milyon kişiyi
hedef göstermesi mi?
Dünyanın neresinde olursa olsun, bakar mısınız hangi kesimler benzer
olaylarda benzer tavırlar alıyor?
Rota nereye olursa olsun sanırım insanlık her şeye
rağmen kendini arıyor...
* İnsanın, kendi deneyimleriyle elde
ettiği olguların ötesinde hiçbir şeyin varlığını bilemeyeceğini ileri süren
öğreti. Agnostisizm hem bir terim , hem de felsefi kavram olarak Thomas Huxley
tarafından ortaya atıldı. Huxley agnostik sözcüğünü hem geleneksel
Yahudi-Hıristiyan tanrıcılığını, hem de tanrıtanımazlık öğretisini reddederek
Tanrının varlığı sorununu ortada bırakan düşünürler için kullandı. Terim daha
sonra geriye götürülerek bütün bilinemezci öğretileri kapsamıştır. Agnostisizm,
tarihsel olarak bilimin denetiminden yoksun insan düşüncesinin düştüğü büyük
yanılgılara bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. İlk tepkiyi Yunan antikçağ
bilgicilerinden duyumcu sofistler vermiştir. Onlara göre bilgi duyuların
sonucudur ve duyular dışında bilgi edinemez ve herkes için geçerli bilgi
olamaz.
* Hristiyanlık inancına göre
Stigmata denen bu yaralar Hz.İsa'nın çarmıha gerilirken
vücudunda açılan yaraları temsil etmektedir.
vücudunda açılan yaraları temsil etmektedir.