Kadınların
mal rejimi ile ilgili uğradıkları haksızlığı; kadına yönelik ekonomik şiddet
olarak tanımlayan Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği ( KA-DER) Genel
Başkanı Av. Seyhan Ekşioğlu, 17 milyon kadına ayrımcılık yapıldığını belirtiyor.
“Yasa, Anayasa’ya,
uluslararası sözleşmelere ve hak bildirgelerine aykırıdır" diyen Avukat Habibe
Yılmaz Kayar da, yeni Medeni Kanun'daki, ayrımcılık yaratan maddelerin
kaldırılması için yürütülen mücadelenin, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten bu
yana sürdüğünü söylüyor.
Şimdi
mal rejimi düzenlemesi, iki ayrı davayla Anayasa mahkemesinde.
***
Bilindiği
gibi, Bakan Çubukçu, Meclis Genel Kurulu'nda 4 ve 7 Mayıs tarihlerinde yapılan
oylamalarda kabul edilen Anayasa değişikliği paketinde "kadın-erkek eşitliği"yle
ilgili 10.maddeye "pozitif ayrımcılığın" eklenmesi için faks çekme
kampanyası başlatan kadın örgütleri ve temsilcileri hakkında, suç duyurusunda
bulunmuştu. Kopenhag Kriterlerinin doğrultusunda Anayasanın 10. maddesinde
yapılan değişiklikte, ‘pozitif ayrımcılık’ın kabul edilmemesi üzerine; Kadın
örgütleri, "cinsler arası fiili
eşitliği sağlamaktan uzak"
olduğu ve "kadınlara yaşamın
her alanında erkeklerle fırsat eşitliği tanımadığı" gerekçesiyle, kabul edilen değişikliğe
"Sizi, bu çağdışı ayrımcı tutumunuzdan dolayı kınıyoruz" diye
başlayan fakslarla tepki göstermiş; değişikliğe karşı çıkan milletvekilleri
kınanmıştı.
Çubukçu da, kadın örgütlerinin gönderdiği
fakslardan nasibini alan milletvekilleri arasındaydı ve Çubukçu faks nedeniyle
"madde-i mahsusa tayini suretiyle (hedef göstererek) hakaret"
gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu.
Şimdi,
kadın örgütleriyle, Bakan Nimet
Çubukçu mahkemelik...
***
Kadınların
tüm bu ve buna benzer yasal düzenlemeler için yaptıkları çıkışlar oldukça önemli
ama bir bakanın, hele de kadından sorumlu devlet bakanının yaptığı çıkışa ne
demeli?
Günü kurtardık mı
yoksa günü kutladık mı?
***
İstanbul
Valilik raporuna göre; Sokakta yaşayan çocukların yüzde 79.3'ü 15 yaşın
altında. Çocuk ve şiddet mağduru kadınları desteklemeye yönelik önlemler son
derece yetersiz...
Töre-namus
cinayetleri, şiddet ve kötü muamele nedeniyle İstanbul'a sığınan kadınlara
gerekli hizmetin verilemediği, bu nedenle İstanbul'a nakillerin durdurulması
isteniyor...
Engelli
ve fuhuş mağduru kadınlar için ihtisaslaşmış kadın konukevleri için kadın
örgütleri mücadele ediyor...
TBMM
Töre ve Namus Cinayetlerini Araştırma Komisyonu'na sunulan rapora göre; 2005
yılı içinde İstanbul Valiliği Kadının Statüsü Birimi'ne ve İnsan Hakları İl
Masası'na 227 kadın doğrudan, 29 kadın telefonla, 11 kadın da il dışından
arayarak yardım talebinde bulunmuş. Başvuru nedeni ise; 'namus cinayeti tehdidi', 'namus saikiyle yaralanma',
'dayak', 'aile içi taciz-tecavüz', 'psikolojik ve ekonomik şiddet' ve
'işyerinde taciz olayları' ...
***
Bunlar,
yalnızca bilinenlerden bir iki örnek, yani devede kulak misali...
Sorun
o kadar büyük ki; hamasi nutuklarla, günü birlik uygulamalarla olacak gibi
değil doğrusu. Kadının hayatın her alanındaki katmerlenmiş mağduriyeti, onun
kadınlık bilincine ermesi, temsiliyet hakkını alması ve yasalar önünde erkekle
eşit bir düzeye gelmesiyle giderilebilir. Günü kurtarmakla değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder