Diplomasi
bittiğinde…
Dünya ve ülke tarihinde, hatta
insanın kısacık tarihselliğinde akılda kalan ve hiçbir şeyin eskisi gibi
olmadığı anlar, olaylar vardır.
Şöyle dönüp bir yolculuğa çıkın kendi
geçmişinizde… Sizi siz yapan, dünden farklı kılan ne devrimler yaşamış, ne
çınarlar devrilmiştir bugüne değin içinizde… İkili ilişkilerinizde ne
fırtınalar kopmuş, ne gemiler yakılmıştır limanlarınızda.
Peki, ne zaman yaşanmıştır köklü
değişiklikler, ne zaman yıkılmıştır o güne değin getirdiğiniz düzen? Yanıtınız
muhakkak, “Karşılıklı konuşma bittiğinde, iletişim kesildiğinde” olacak.
İşte ülkelerin de birbirleriyle
ilişkileri aynen böyle seyretmekte…
Ülke içi siyasetin de…
Siyasetin dili ise diplomasi…
Diplomasinin bitişti, sonun
başlangıcı, savaşın ilk adımı…
Kanın, barutun zaferi, insanlığın kör
oluşu…
***
Çok uzaklara gitmeyelim, dönüp
darbeli yıllara şöyle bir seyir eyleyelim. Yıl 1980, mevsim sonbahar, aylardan
Eylül…
Öyle ya da böyle bir iletişim var
ülkede, karşılıklı görüşme, fikir tartışmaları anlamında olmasa da… Sağcılar ve
solcular var, iki ayrı güç, iki ayrı siyaset… İkisi de ülke için farklı misyon
ve vizyon istiyor…
Diplomasi bitmiş, çünkü kendilerini
ifade edebilecekleri bir meclis kürsüsü yok. Onları uzlaştıracak, kendi
düşüncelerini ifadeye olanak sağlayacak mekanizmalar yok. O dönem meclisinde
olanların da ülkeyi idare edecek, karşıt görüşleri zenginlik olarak kabul edip,
ülkenin gelişimi ve çağa ayak uydurması için geliştirebilecek politikaları yok…
Yok oğlu yok…
Ya da yokluk ve yoksunluk bilerek,
istenerek yaratılmakta…
Bu durumda olması gereken neydi
sizce?
Her iki gruptan da güçlü olan,
meclisin de üstünde duran gücün, topla tankla ülkenin üstünden silindir gibi
geçmesi miydi, yoksa demokrasiyi toplumun her alanında başat kılacak bir
ortamın yaratılması için uğraşması mı?
***
12 Eylül 1980, genç demokrasimizin
yaralandığı gündür, ben hiç unutmayacağım bu günü…
O günden sonra ülkemin gidişatında
çok şey değişti. İnsanların da… Bin bir zorlukla yaratılan cumhuriyetin ve onu
var eden değerlerin gün be gün aşınmasına tanıklık ettik ülkece… Faili meçhul
(malum) cinayetler, gözaltında kayıplar, işkenceler yaşadı bu ülke. Onca
idamın, onca değerin yok oluşunun ardından…
Meclisin feshi ve demokrasinin rafa
kaldırılması, tüm siyasi partilerin, derneklerin kapatılması da cabası…
İşte bu da diplomasiye
tahammülsüzlüğün örneği, silahla susturma, tankla, topla sindirme taktiği…
***
Evet, diplomasi biterse savaş
kesinleşir…
Tarafların savaşmasından öte, bazen
da üçüncü bir güç tepeden iner, balyoz gibi ezer, geçer…
Demokrasi, uzlaşma, diplomasi hak
getire…
Bana göre en büyük tehlike, güçler
dengesine dışarıdan yapılan müdahale…
Yani “darbe”…
Bir daha hiç yaşanmaması dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder