23 Aralık 2015 Çarşamba

Diplomasi bittiğinde…
Dünya ve ülke tarihinde, hatta insanın kısacık tarihselliğinde akılda kalan ve hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı anlar, olaylar vardır.
Şöyle dönüp bir yolculuğa çıkın kendi geçmişinizde… Sizi siz yapan, dünden farklı kılan ne devrimler yaşamış, ne çınarlar devrilmiştir bugüne değin içinizde… İkili ilişkilerinizde ne fırtınalar kopmuş, ne gemiler yakılmıştır limanlarınızda.
Peki, ne zaman yaşanmıştır köklü değişiklikler, ne zaman yıkılmıştır o güne değin getirdiğiniz düzen? Yanıtınız muhakkak, “Karşılıklı konuşma bittiğinde, iletişim kesildiğinde” olacak.
İşte ülkelerin de birbirleriyle ilişkileri aynen böyle seyretmekte…
Ülke içi siyasetin de…
Siyasetin dili ise diplomasi…
Diplomasinin bitişti, sonun başlangıcı, savaşın ilk adımı…
Kanın, barutun zaferi, insanlığın kör oluşu…
***
Çok uzaklara gitmeyelim, dönüp darbeli yıllara şöyle bir seyir eyleyelim. Yıl 1980, mevsim sonbahar, aylardan Eylül…
Öyle ya da böyle bir iletişim var ülkede, karşılıklı görüşme, fikir tartışmaları anlamında olmasa da… Sağcılar ve solcular var, iki ayrı güç, iki ayrı siyaset… İkisi de ülke için farklı misyon ve vizyon istiyor…
Diplomasi bitmiş, çünkü kendilerini ifade edebilecekleri bir meclis kürsüsü yok. Onları uzlaştıracak, kendi düşüncelerini ifadeye olanak sağlayacak mekanizmalar yok. O dönem meclisinde olanların da ülkeyi idare edecek, karşıt görüşleri zenginlik olarak kabul edip, ülkenin gelişimi ve çağa ayak uydurması için geliştirebilecek politikaları yok…
Yok oğlu yok…
Ya da yokluk ve yoksunluk bilerek, istenerek yaratılmakta…
Bu durumda olması gereken neydi sizce?
Her iki gruptan da güçlü olan, meclisin de üstünde duran gücün, topla tankla ülkenin üstünden silindir gibi geçmesi miydi, yoksa demokrasiyi toplumun her alanında başat kılacak bir ortamın yaratılması için uğraşması mı?
***
12 Eylül 1980, genç demokrasimizin yaralandığı gündür, ben hiç unutmayacağım bu günü…
O günden sonra ülkemin gidişatında çok şey değişti. İnsanların da… Bin bir zorlukla yaratılan cumhuriyetin ve onu var eden değerlerin gün be gün aşınmasına tanıklık ettik ülkece… Faili meçhul (malum) cinayetler, gözaltında kayıplar, işkenceler yaşadı bu ülke. Onca idamın, onca değerin yok oluşunun ardından…
Meclisin feshi ve demokrasinin rafa kaldırılması, tüm siyasi partilerin, derneklerin kapatılması da cabası…
İşte bu da diplomasiye tahammülsüzlüğün örneği, silahla susturma, tankla, topla sindirme taktiği…
***  
Evet, diplomasi biterse savaş kesinleşir…
Tarafların savaşmasından öte, bazen da üçüncü bir güç tepeden iner, balyoz gibi ezer, geçer…
Demokrasi, uzlaşma, diplomasi hak getire…
Bana göre en büyük tehlike, güçler dengesine dışarıdan yapılan müdahale…
Yani “darbe”…

Bir daha hiç yaşanmaması dileğiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder