Bilim
insanı özerk olmalı
Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. Emin Alıcı’nın sözleri ortalığı karıştırdı, daha da karıştıracağa benziyor…
“Keşke Anadolu Müslüman olmasaydı”
cümlesi acaba ne zaman ve hangi konuya ilişkin, nasıl bir paragraf içinde söylendi,
ben, bunu merak ederim doğrusu…
Alıcı, kendisini arayan gazete
yönetimine, “Ben Hıristiyan’ım ve bu sözler Papa'nın Müslümanlara sarf ettiği
sözler kadar etkili olur ve sonuçları da benim için çok kötü olur.” karşılığını
vermiş.
Gerçekten böyle bir konuşma geçti mi
muhabirle arasında, doğrumudur, yalan mıdır, yanlış mıdır, bu beni hiç
ilgilendirmiyor…
Ama beni ilgilendiren bir şey var
elbette!
Bu ülkede, düzlemler farkının oluşmadığı.
Siyaset düzleminde kullanılan bir
sözcüğün, bilim düzleminde ya da din düzleminde farklı anlamlandırmalara yol açtığı
gerçeği.
Bir düzlem içinde tartışılması gereken
konunun, o düzlemin terminolojisi ile yapılması gerekliliği.
Burada yine hata, Sayın Alıcı’da…
Sayın Alıcı bilmiyor mu, bu ülkede her
lafın arkasında kalabalıklar var. Ne anlatılırsa anlatılsın yalnızca bu laf
işitilir; ardından, önünden ne söylendi, niçin söylendi, kime ne?
Hitap ettiği kitleyi tanımalıydı Sayın
Profesör, düzlem farkını korumalıydı…
***
Üniversite Öğretim Elemanları
Dayanışma Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Şefik Dursun da, Alıcı’nın sözlerinin
geçtiğimiz günlerde İslamiyet’e hakaret eden Papa’nın sözlerinden daha ağır
olduğunu; rektörün, Alparslan’dan itibaren Anadolu’yu İslamlaştıran ve bu
uğurda şehit düşen Müslümanların kemiklerini sızlattığını; bu milletin
Anadolu’da vatanı, dini için yüz binlerce şehit verdiğini: rektörün bu
konuşmasının bu vatanın evlatlarına saygısızlık olduğunu söylemiş…
Aman da aman, bir bu eksikti hani…
Bilim insanları arasında yaşanan
laik-antilaik ayrışmasından sonra, bilime şimdi de din ve milliyet karıştı…
Kim ne derse, kimin kemiği sızlar?
Türk ve Müslüman usulü bilim böyle bir
şey demek ki!
Bugüne değin söylenen her şeyin kabulü
ile başlayan yüce bilim anlayışına sığınarak, bilimsel düşüncenin temeli olan
“neden” ve “niçin” sorularına veda ediyoruz…
Vatana, millete hayırlı olsun!
***
Bilim insanı korkusuzca tabu sayılan
değerlerin araştırmasını yapmalı, dinin de milli sayılan değerlerin de…
Ülkenin geldiği süreci, nedeni,
niçin…
Şimdilik rafa kaldırılan Ermeni
meselesini, fırından taze çıkmış Rum-Pondus’u, Kıbrıs’ı, Ortadoğu’yu…
Millileşme sürecini, geleneksel
duruşların nedenini…
Bilimsel düşünce, tarihin sayfalarına
bakıldığında şiddetle bastırılmış, çoğu bilim insanı giyotinlerde can
vermiştir. İnsanlık gelişimini bilime borçludur. Bilim üzerine, hiçbir
otoritenin gölgesi düşmemelidir.
Çünkü bilimin, milliyeti, vatanı,
dini, devleti olmaz… Bilim ve bilimsel düşünce insanlığın ortak malıdır.
İşte bu nedenle bilim insanı özerk
olmalı, korkusuz da…
Devletin resmi argümanına ters düşse
bile, onurunu korumalı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder