1 Mayıs 2016 Pazar

Bilim insanı özerk olmalı
Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emin Alıcı’nın sözleri ortalığı karıştırdı, daha da karıştıracağa benziyor…
“Keşke Anadolu Müslüman olmasaydı” cümlesi acaba ne zaman ve hangi konuya ilişkin, nasıl bir paragraf içinde söylendi, ben, bunu merak ederim doğrusu…
Alıcı, kendisini arayan gazete yönetimine, “Ben Hıristiyan’ım ve bu sözler Papa'nın Müslümanlara sarf ettiği sözler kadar etkili olur ve sonuçları da benim için çok kötü olur.” karşılığını vermiş.
Gerçekten böyle bir konuşma geçti mi muhabirle arasında, doğrumudur, yalan mıdır, yanlış mıdır, bu beni hiç ilgilendirmiyor…
Ama beni ilgilendiren bir şey var elbette!
Bu ülkede, düzlemler farkının oluşmadığı.
Siyaset düzleminde kullanılan bir sözcüğün, bilim düzleminde ya da din düzleminde farklı anlamlandırmalara yol açtığı gerçeği.
Bir düzlem içinde tartışılması gereken konunun, o düzlemin terminolojisi ile yapılması gerekliliği.
Burada yine hata, Sayın Alıcı’da…
Sayın Alıcı bilmiyor mu, bu ülkede her lafın arkasında kalabalıklar var. Ne anlatılırsa anlatılsın yalnızca bu laf işitilir; ardından, önünden ne söylendi, niçin söylendi, kime ne?
Hitap ettiği kitleyi tanımalıydı Sayın Profesör, düzlem farkını korumalıydı…
***
Üniversite Öğretim Elemanları Dayanışma Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Şefik Dursun da, Alıcı’nın sözlerinin geçtiğimiz günlerde İslamiyet’e hakaret eden Papa’nın sözlerinden daha ağır olduğunu; rektörün, Alparslan’dan itibaren Anadolu’yu İslamlaştıran ve bu uğurda şehit düşen Müslümanların kemiklerini sızlattığını; bu milletin Anadolu’da vatanı, dini için yüz binlerce şehit verdiğini: rektörün bu konuşmasının bu vatanın evlatlarına saygısızlık olduğunu söylemiş…
Aman da aman, bir bu eksikti hani…
Bilim insanları arasında yaşanan laik-antilaik ayrışmasından sonra, bilime şimdi de din ve milliyet karıştı…
Kim ne derse, kimin kemiği sızlar?
Türk ve Müslüman usulü bilim böyle bir şey demek ki!
Bugüne değin söylenen her şeyin kabulü ile başlayan yüce bilim anlayışına sığınarak, bilimsel düşüncenin temeli olan “neden” ve “niçin” sorularına veda ediyoruz…
Vatana, millete hayırlı olsun!
***
Bilim insanı korkusuzca tabu sayılan değerlerin araştırmasını yapmalı, dinin de milli sayılan değerlerin de…
Ülkenin geldiği süreci, nedeni, niçin…
Şimdilik rafa kaldırılan Ermeni meselesini, fırından taze çıkmış Rum-Pondus’u, Kıbrıs’ı, Ortadoğu’yu…
Millileşme sürecini, geleneksel duruşların nedenini…
Bilimsel düşünce, tarihin sayfalarına bakıldığında şiddetle bastırılmış, çoğu bilim insanı giyotinlerde can vermiştir. İnsanlık gelişimini bilime borçludur. Bilim üzerine, hiçbir otoritenin gölgesi düşmemelidir.
Çünkü bilimin, milliyeti, vatanı, dini, devleti olmaz… Bilim ve bilimsel düşünce insanlığın ortak malıdır.
İşte bu nedenle bilim insanı özerk olmalı, korkusuz da…
Devletin resmi argümanına ters düşse bile, onurunu korumalı...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder