Medyanın, medya
tanımına uygun bir nitelik kazanması, için toplumun vicdanı olması gerekir. Bu
yüzden gazete, radyo, televizyon vb. gibi iletişim araçlarının gerçeğin
haberini vermesi gerekir.
İnsanları
olup bitenler hakkında 'doğru bilgilendirme' gereği de medyanın özel çıkar ve
kâr aracı olma durumuyla çelişir. Başka türlü ifade etmek istersek, 'Kamu
yararı' gerekçesi bir bütün olarak medyanın bir özel kazanç alanı haline
getirilmesini engellemeyi gerektirir...
Şimdilerde
medya büyük bir güç ve etkinliğe ulaşmış durumda ama çelişik olarak gücü ve
etkinliği arttıkça, medya olmaktan da çıkıyor. Hızla yalanın, manipülasyonun,
dezenformasyonun, sömürünün, baskının, ahlaki çürümenin, kültürel
soysuzlaşmanın bir aracı haline geliyor...”
Özgür
Üniversite forumunda, medya üzerine tartışma böyle başlamıştı geçen yıllarda.
***** *****
*****
Döndük
dolaştık yine aynı konuya geldik bir yıl aradan sonra.
Neden mi?
Pek çok
neden sayılabilir ama ben yalnızca, Konya’da yaşanan; kimilerinin
“münferit”, kimilerinin de “münferit değil” şeklinde yorumladıkları gazeteci
Aliye Çetinkaya’nın, Konya'daki "Resul'e Sadakat
Yürüyüşü" sırasında, eylem alanında bulunan yaklaşık 30 kişilik
bir grubun, Kuran-ı Kerim okunurken "Başı açık ve uygunsuz oturduğu"
gerekçesiyle "Kahpe, in aşağıya, kafir" diyerek, saldırıya
uğraması nedeniyle bu yazıyı kaleme alıyorum.
Bakınız
kimler ne demiş bu olay karşısında...
Protesto
yürüyüşünü düzenleyen Halk Eğitim Dayanışma ve Araştırma Derneği (Heda-Der),
Aliye Çetinkaya hakkında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 30. Maddesi
uyarınca huzur ve sükunun bozulmasına sebebiyet vermekten dava açtıklarını
açıkladı.
Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Basın Konseyi
ve çeşitli kadın kuruluşları olayı kınarken, Milliyet gazetesi yazarı Ece
Temelkuran, olayın basında "münferit bir hadise" gibi ele
alınmasından ve yeterince önemsenmemesinden yakındı. Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci ise
"Bir basın mensubuna ne hakaret ne de taşlı sopalı saldırı kabul
edilebilir. Ancak, oradaki halkın değerlerini dikkate almayan bir tutumu varsa
bu da muhabirin yanlışıdır" dedi.
Cumhuriyet
gazetesi muhabirlerinden Hatice Tuncer ise Konya'da yaşanan bir kadın
gazeteciyi hedef alan bu olayda ve pek çok benzer örnekte, basın özgürlüğüne
saldırıdan öte, Türkiye'deki demokrasi anlayışındaki temel bir eksiklik kendini
gösteriyor: "Farklı olana tahammül edememe buradaki esas sorundur."
Tüm bunların dışında ne olmuştur Konya’da? Olay hangi derinliktedir bilen yok...
Tüm bunların dışında ne olmuştur Konya’da? Olay hangi derinliktedir bilen yok...
***** *****
*****
Görünen,
bilinen o ki; yazının başlığının kısaca özetlediği gibi bugün medyanın işi;
bazı önemli konuları bahane edip, farklılığa tahammülsüzlüğü körüklemek,
olayları manipüle ederek, çeşitli çıkar gruplarının davulunu çalmak, pastadan
pay kapma kaygısıyla, nerede mama orada medya ilkesizliğini, biricik
ilke olarak meşrulaştırmaya çalışmak, otorite kimse ondan yana olmak, bir
ülkenin olmazsa olmazı olan medyayı, toplumun dengesini güçlüden yana sarsmaktan öte bir şey olmadığıdır.
Hep
söylediğim gibi, bu durumu ise yerel
basın aşacak...
Çünkü,
ülkenin mevcut durumundan yararlanmayı düşünmeyen bir tek yerel basın kaldı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder