Bir
arpa boyu yol
Toplumların hayatında öyle yüz yılın,
iki yüz yılın, hatta üç yüz yılın pek de o kadar büyük bir süre olmadığını, günümüzde
insanlığın yaşadıkları gösteriyor bizlere.
İnsanoğlu aya ayak bastı, dev
teknolojiler atakta, görüntülü iletişim, karıncalar bile gözlem altında…
Dünyanın her tarafı bir “tık” uzaklıkta: kent, sokak, bina… Her şey karşınızda…
Robotlar aracılığıyla yapılan imalat,
işgücünü hizmet sektörüne doğru kaydırarak, yeni istihdam olanakları sunmakta.
Dünyada her şey altüst olurken, yeni duruma uyum sağlamak, tüm ideolojileri
çatırdatmakta…
İş çok, işsizlik çok…
Dünyanın bir yarısı obezlikten, diğer
bir yarısı açlıktan kırılmakta…
İnsanoğlu tombullaşırken, “O” beden
prototiplerle yeni pazarlar oluşmakta…
Akıl almaz icatlara her gün yenileri
eklenirken, teknolojiyi üreten devletlerle, tüketen devletler arasındaki
uçurum, yaşamın her alanında biraz daha derinleşmekte; mal ve can derdi pazarı
giderek kalın hatlarla ayrışmakta…
***
Saymakla bitirilmeyecek farklılıklardan
bazıları, böylece sıralanabilir…
İşte tüm bu akıl almaz icatların,
insanlığı ne kadar geliştirdiğini, düşünce sistemini nasıl değiştirdiğini,
insanın, beyninin daha fazla bölümünü kullanmaya başladığı sonucunu getirdiğini
söyleyebilmeyi çok isterdim…
Ancak bunca ilerleme(!), ne yazık ki
insanın beyinsel faaliyetlerinin ilerlemesi ile doğru orantılı olarak
gelişmiyor…
Dinin otoritesini sarsarak,
mülkiyetin kilisenin elinden alınmış olması, milliyet kavramının zaferini
kalıcı kılmıyor…
Fransız devrimini hazırlayan koşulları
da işin içine katarak; hazırlanış için bir 150 yıl versek, devrim yılları ve bu
güne değin geçen zaman dilimini alt alta yazıp toplasak; 1600”lü yıllardan
bugüne değin geçen süre, tamı tamına 406 yıl ediyor…
Dile kolay…
Ortalama insanın ömrünün 70 yıl
olduğunu varsayarsak, bir insan, yaklaşık 6 kez dünyaya gelmiş oluyor… Her
dünyaya gelişinde, biriktirdiği yaşam bilgisi ile hayata başlasa; beyninin %
100’ü dolu olur…
Peki ya toplumlar?
Neden biriktirmezler ya da
biriktirdiklerini neden transfer etmezler?
Bunun yanıtı elbette ki politiktir;
yani başka bir dünya mümkün mü sorusuna verilecek yanıt, temel politik duruş
ile ilgilidir. Ancak yazımın konusu içinde olmadığı için bu konuya
değinmeyeceğim.
***
406 yıldan bu yana Din ve Milliyet
kavramı savaş halinde… Gezegende, henüz tüketilememiş din kavramı da başat,
milliyet kavramı da…
Hala, insanlık bunca teknolojiye
rağmen, din uğruna savaşlar yapmakta, milliyet adına katliamlara imza atmakta…
En gelişmiş sayılan toplumlardan
tutun da en gelişmemiş olanına kadar, kendisinin inşa ettiği ibadethanelerde,
yine kendisinin koyduğu simgeler önünde tapınmakta…
Gördükleri için değil, görmedikleri
uğruna savaşmakta…
Gezegeni ikiye bölen karikatür krizi,
insanlığın dönüp dolaşıp geldiği durağın, aslında 406 yıl önceki durak
olduğunu; milliyet kavgalarının değil hala din savaşlarının ne kadar güncel
olduğunu hatırlatmakta…
406 yıl…
Dile kolay!
Döndü dolaştı yine aynı yere geldi
insanlık!
Hani derler ya; “bir arpa boyu yol almak”
Lafın özü 406 yılda alınan yol bu
olsa gerek!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder